LİBERALİZM VE REALİZM’İN KARŞILAŞTIRILMASI-1.Bölüm

0
1201

Uluslararası sistemi açıklayabilmek için iki güçlü teori karşımıza çıkmaktadır: Realizm ve Liberalizm. Realizm, sistemin anarşik bir düzene sahip olduğunu, bu yüzden de devletlerin ayakta kalabilmesi için tek yolun askeri ve ekonomik güce sahip olmak olduğunu savunmaktadır. Devletlerin kendi aralarındaki ilişki sadece ulusal çıkarları doğrultusunda şekillenir ve bu çıkarlar ancak ve ancak diğerlerine karşı elde edilecek üstünlükle sağlanabilmektedir. Uluslararası ilişkilerdeki başlıca aktörleri sadece devletler olarak gören Realizm savunucularına göre, aktörün eylemleri mantıklı sebeplere dayanır. Eylemlerin arkasında çıkarlar yattığı için, farklı çıkarların farklı mantıklı sebepleri bulunmaktadır. Böylece uluslararası sistemde genel geçer bir mantıktan söz etmek imkânsızlaşmaktadır. Kısacası Realizme göre çıkarlar önce aktörün mantığını daha sonra eylemini doğrudan etkilemektedir. Fakat çıkarları etkileyen olgular derinlemesine irdelenmemiştir(Yayla, 2011:10).

Sistem İçerisinde Karşılaştırma

Uluslararası ilişkileri analiz edebilmek için oluşturulan bir diğer köklü teori ise Liberalizm olmuştur. Realizmin aksine Liberalizm savunucuları, devlet ile birlikte birey, toplum ve örgütlerin de önemli aktörlerden olduğu görüşündedirler. Liberalizm taraftarlarına göre; sistem dâhilinde işbirliği ve ittifak anlayışı beraberinde güç paylaşımını getirebilecektir. Realizme kıyasla çok daha ılımlı bir yapıya sahip olan Liberalizm, işbirliğini ve çoğulculuğu savunmaktadır. Ayrıca İnşacılık teorisine yol gösteren bireye inme fikri de Liberalizm savunucularından gelmiştir. Liberalizm, devletlerin eylemlerinin toplumdan ve bireyden farklı düşünülmemesi gerektiğini vurgulayarak, bireyin çıkarlarının sistemin dinamiklerini oluşturduğunu belirtmektedir. Realizmin aksine Liberalizm, birey kavramına inebilmiş fakat sosyal etkileşime, normlara ve değerlere yeteri kadar vurgu yapamamıştır (Çalış ve Özlük, 2010:27).

Realizm

Realizm, temel olarak uluslararası ilişkileri; aktörlerin devletlerden ibaret olduğu, devletlerin rasyonel davranarak çıkarlarını maksimize edecek politikalar izledikleri, bu ilişkilerin de güçler arasında bir hiyeroglif yapılanmanın söz konusu olduğu bir güç dengesi içinde gerçekleştiği varsayımına dayanmaktadır. Realist yaklaşıma göre, her biri mevcut statükoyu sürdürmek veya yıkmak arzusunda olan devletlerin güç kazanmak istemelerinden dolayı, zorunlu olarak güç dengesi denen bir durum ve buna uygun politikalar ortaya çıkmaktadır. Realizmde dünya sahnesinin ana aktörleri ulus-devletlerdir ve onların egemenliğine meydan okuyacak -belirli kolektif yollar dışında bir güç yoktur(Çalış ve Özlük, 2010:27).

Liberalizm

Liberaller ise savaşı uluslararası ilişkilerin doğal bir gereği olarak gören realistlere karşıdırlar. Liberaller için de askeri güç kullanımı önemlidir; ancak realistler kadar ön planda değildir. Liberaller, uluslararası ilişkilerin aktörleri arasında ulus-devletin yanında, çok uluslu şirketler ve ulusallaşan aktörleri de aktör listesine dâhil etmektedir. Bu kapsamda, ulus-devlet; ulusal çıkar peşinde koşan kendi içerisinde bir bütün veya birleşmiş bir aktör değil, ona yön veren kendi çıkarları peşindeki bürokratik organizasyonların toplamıdır. Liberallere göre uluslararası ilişkiler sadece güç dengesine değil; karşılıklı etkileşim içerisindeki uluslararası düzeydeki yönetişim düzenlemeleri, uzlaşılmış hukuk kuralları, kabul edilmiş normlar, uluslararası rejimler ve kurumsal kurallar içerisinde yürütülmektedir (Çalış ve Özlük, 2010:29).

Önceki İçerikTürkiye’de Köy Yönetimi ve Muhtarlık
Sonraki İçerikLİBERALİZM ve REALİZM’İN KARŞILAŞTIRMASI- 2.Bölüm

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz