Liberalizmin Tarihçesi
Liberalizm, siyaset teorisinde kullandığımız diğer birçok terime nispetle oldukça yenidir. Avrupa kaynaklı, İspanyolcadan türetilmiş bir kelime olmakla beraber, asli Latincedir. İspanyolcadan İngilizceye geçmiş ve ilk defa 19. yüzyılın başlarında siyasi terminolojiye girmiştir. Kelime, önceleri İngiltere kaynaklı (ulusal) olmayan politikaları ifade etmek amacıyla kötüleyici-suçlayıcı bir anlamda kullanılmıştır. Garip ve ilginç bir şekilde, izleyen yıllarda İspanyollar “liberal” sıfatını İngiltere menseli politikaları nitelendirmek amacıyla kullanmaya başlamış ve Lockecu anayasal monarşi ve parlamenter yönetim ilkelerini savunan milletvekillerini “liberales” olarak adlandırmıştır (Yayla, 2011:5).
Bir baksa görüşe göre, Adam Smith, Ulusların Zenginliği’ndeki “liberal ihracat ve ithalat sistemi” ifadesiyle liberal kavramını ilk kullanan yazar olmuştur. Zamanla kullanımı yaygınlaşan kavram, yüzyılın ortalarına ve sonlarına doğru siyaset sözlüğüne iyice yerleşerek, “laissez faire laissez passer” (bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler) ifadesinin yerini almış ve düşünce özgürlüğünü, ifade hürriyetini, basın özgürlüğünü ve serbest ticareti savunanların adlandırılmasında kullanılan etiket haline gelmiştir. Ancak, daha sonraları liberalizmin bir kavram olarak gittikçe muğlaklaştığına ve aşırı esneklik kazandığına şahit olunmuştur.
Liberalizm Nedir?
Gündelik dilde, liberalizm, çok sözü edilen fakat hem doğru dürüst tanımı, anlamı bilinmeden önemi de yeterince vurgulanmadan kullanılan kavram olmuştur. Şimdilerde ne anlama geldiği tam olarak bilinmediği gibi, 1980’lerde ki büyük dirilişine rağmen, hâlâ kötüleyici kınayıcı bağlamlarda kullanılmaktadır. Ayrıca, liberalizm deyince, belki de hakli olarak, liberal düşünürlerin çoğunun iktisatçı olmasından veya iktisatçı olmayan filozofların daha az tanınmasından dolayı, genellikle ekonomik bir doktrin akla gelmektedir. Sırf ekonomik bir doktrin olarak ele alındığında da, liberalizm, yine olumsuz bir yaklaşımla, “laissez faire kapitalizmi” ile özdeşleştirilerek kınanmaktadır. Etimolojik bakımdan “liberalizm” ve “liberty” (özgürlük) kelimeleri arasında bir bağlantı, bir birleşme vardır (Yayla, 2011:7).
Gerçekten, bireysel hürriyetin önemi hakkındaki ortak bir kanaat çoğu liberalizm yorumlarının kalbinde yatmaktadır. Günlük dilde ise, Düver’in belirttiği gibi “yerine göre liberal bir felsefeden, liberal bir siyasal doktrinden, nihayet ekonomik anlamda bir liberalizmden” söz edilmektedir. Bazı yazarlar da liberalizmi siyasal bir teori veya doktrin olarak tanıtmaktadır. Örneğin, Sabine’e göre liberalizm, dar anlamda muhafazakarlıkla sosyalizm arasında yer alan, geniş anlamda ise komünizme ve faşizme karşı siyasal teoridir. Mises’e göreyse, “liberalizm bir politik doktrindir”. Yazar, liberalizmin bir “teori” olmadığını, praxeology (insan davranışını inceleyen disiplin) ve özellikle ekonomi ilmi tarafından insanin davranış problemlerine karşı geliştirilmiş teorilerin aplike edilmesini savunmaktadır. Bir başka ifadeyle, yazara göre liberalizm uygulamalı ekonomiden ibarettir (Yayla, 2011:7).
YAYLA, Atilla (2011). Liberalizm. Plato Yayınları, İstanbul